PEYGAMBERLERİN YAPTIĞI DUALAR
Peygamberler,Allah tarafından insanlar arasından seçilmiş öncü örnek önder kimselerdir. Yüce Allah hz. Adem aleyhisselamın cennette eşi havva annemizle birlikte büyük imtihanı kaybetmesinin ardın rabbine çok yalvarıp dua etmiştir. uzun süre geçtikten sonra Yüce Allah hz Adem aleyhisselamın affedildiğini kendisine bildirmiştir.Ardından gelen tüm peygamberler ağır imtihanlardan geçirilmiştir.Her peygamberin görevlendirildiği kendi kavmi azgın doğru yoldan sapmış sapıklık içinde haddi aşan söz dinlemeyen insan toplumuna görevlendirilmişitir. Bazı peygamberler ise o sapık haddi aşan kavimleri tarafından öldürülmüştür.hz. zekeriya ve hz. Yahya peygamlerler kavimleri tarafından şehid edilmiştir …Bu olaylara örnektir. peygamber Yüce Allah’tan aldıkları emirleri kavimlerine bildirirken çoğu kez zor anlar yaşamışlar, Yüce Allaha dua ve niyazda bulunmuşlardır.Yüce Allah da peygamberlerine yardım etmiştir
ÂDEM ALEYHİSSELÂM VE HAVVÂ VÂLİDEMİZİN DUÂSI
Âdem -aleyhisselâm- ve eşi, cennette kendilerine yasaklanan ağacın meyvesinden yedikten sonra cennetten yeryüzüne indirilince şöyle dua etmişlerdir:
رَبَّنَا ظَلَمْنَا أَنفُسَنَا وَإِن لَّمْ تَغْفِرْ لَنَا وَتَرْحَمْنَا لَنَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِرِينَ
Okunuşu: “Rabbenâ zalemnâ enfüsenâ ve il-lem teğfir lenâ ve terhamnâ le-nekûnenne minel-hâsirîn.”
Anlamı: “Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik, eğer bizi bağışlamaz ve bize rahmetinle muamele etmezsen muhakkak ziyana uğrayacaklardan oluruz!” (A’râf, 7/23)
Bu duayı Âdem ve eşi, cennette kendilerine yasak edilen ağacın meyvesinden şeytana uyarak yedikten sonra yapmışlardır. (A’râf, 7/19-22; Bakara, 2/35-36)
NÛH ALEYHİSSELÂM’IN DUÂSI
Nuh (a.s.), kendisine iman etmeyen oğlu suda boğulunca (Hûd, 11/43); “Rabbim! Şüphesiz ki oğlum da ailemdendir. Senin vaadin elbette haktır, Sen hâkimler hâkimisin” diye Rabbine seslenmiş, bunun üzerine yüce Allah, “Ey Nuh! O, asla senin ailenden değildir, onun yaptığı iyi olmayan bir iştir. O hâlde hakkında hiçbir bilgin olmayan şeyi benden isteme. Ben sana cahillerden olmamanı öğütlerim” (Hûd, 11/45-46) buyurmuştur.
Bu uyarı sonunda Nuh (a.s.), Allah’a şöyle dua etmiştir:
رَبِّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ أَنْ أَسْأَلَكَ مَا لَيْسَ لِي بِهِ عِلْمٌ وَإِلاَّ تَغْفِرْ لِي وَتَرْحَمْنِي أَكُن مِّنَ الْخَاسِرِينَ
Okunuşu: “Rabbi innî e’ûzü bike en es’eleke mâ leyse lî bihî ‘ılm. Ve illâ teğfirlî ve terhamnî eküm-minelhâsirîn.”
Anlamı: “Ey Rabbim! Bilmediğim şeyi istemekten Sana sığınırım. Eğer Sen, beni bağışlamaz ve bana merhamet etmezsen ben hüsrana düşenlerden olurum!” (Hûd, 11/47)
Kur’ân’da Nuh (a.s.)’ın şu duaları da zikredilmiştir:
رَبِّ انصُرْنِي بِمَا كَذَّبُونِ
Okunuşu: “Rabbinsurnî bimâ kezzebûn.”
Anlamı: “Ey Rabbim! (Kavmimin) beni yalanlamalarına karşı bana yardım et!” (Mü’minûn, 23/26)
***
رَبِّ اغْفِرْ لِي وَلِوَالِدَيَّ وَلِمَن دَخَلَ بَيْتِيَ مُؤْمِنًا وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَلَا تَزِدِ الظَّالِمِينَ إِلَّا تَبَارًا
Okunuşu: “Rabbiğfirlî veli-vâlideyye ve limen dehale beytiye mü’minen ve lil-mü’minîne vel-mü’minâti ve lâ tezidiz-zâlimîne illâ tebârâ.”
Anlamı: “Ey Rabbim! Bana, babama, anama, mü’min olarak evime girene ve bütün mü’min erkek ve mü’min kadınlara mağfiret eyle. Zalimlerin de sadece helâkini artır.” (Nûh, 71/28)
LÛT ALEYHİSSELÂM’IN DUÂSI
Lût kavmi, âlemde kendilerinden önce kimsenin yapmadığı ahlâksızlığa düştüler. (A’râf, 7/80-81) Lût peygamberin (a.s.) ikazına rağmen bu çirkin işlerinden vazgeçmediler, üstelik Peygamberi de yalanladılar. Kavminin bu tutumuna karşı Lût (a.s.) Allah’a şöyle dua etmiştir:
رَبِّ نَجِّنِي وَأَهْلِي مِمَّا يَعْمَلُونَ
Okunuşu: “Rabbi! Neccinî ve ehlî mimmâ ya’melûn.”
Anlamı: “Rabbim! Beni ve âilemi bunların yaptıklarından kurtar!” (Şu’arâ, 26/169).
***
رَبِّ انصُرْنِي عَلَى الْقَوْمِ الْمُفْسِدِينَ
Okunuşu: “Rabbi’nsurnî ‘alel-kavmil-müfsidîn.”
Anlamı: “Ey Rabbim! Bozguncu / ortalığı fesada veren bu kavme karşı bana yardım et.” (Ankebût, 29/30)
HAZRETİ İBRAHİM’İN DUALARI
İbrahim -aleyhisselam-‘ın beş ayrı duası şöyledir:
رَبِّ هَبْ لِي حُكْمًا وَأَلْحِقْنِي بِالصَّالِحِينَ
Okunuşu: “Rabbi! Heblî hukmevve elhıknî bissâlihîn.”
Anlamı: “Ey Rabbim! Bana hikmet ver ve beni sâlihler arasına dâhil et.” (Şu’arâ, 26/83)
***
رَبِّ هَبْ لِي مِنَ الصَّالِحِينَ
Okunuşu: “Rabbi! Heblî mines-sâlihîn.”
Anlamı: “Ey Rabbim! Bana sâlihlerden (bir oğul) ihsan et!” (Sâffât, 37/100)
***
رَبِّ اجْعَلْنِي مُقِيمَ الصَّلاَةِ وَمِن ذُرِّيَّتِي رَبَّنَا وَتَقَبَّلْ دُعَاء
Okunuşu: “Rabbic’alnî mükîmes-salâti ve min zürriyyetî Rabbenâ ve tekabbel du’âe.”
Anlamı: “Ey Rabbim! Beni ve soyumdan gelecekleri namazını dosdoğru kılanlardan eyle! Ey Rabbimiz! Duamı kabul et!” (İbrahim, 14/40)
***
رَبَّنَا اغْفِرْ لِي وَلِوَالِدَيَّ وَلِلْمُؤْمِنِينَ يَوْمَ يَقُومُ الْحِسَابُ
Okunuşu: “Rabbene’ğfirlî veli-vâlideyye ve lilmü’- minîne yevme yegûmül-hısâb.”
Anlamı: “Ey Rabbimiz! Herkesin hesaba çekileceği günde beni, ana-babamı ve mü’minleri bağışla!” (İbrahim, 14/41)
İbrahim -aleyhisselâm-, oğlu İsmail -aleyhisselâm- ile Kâbe’yi inşa edince şöyle dua etmişlerdir:
رَبَّنَا وَاجْعَلْنَا مُسْلِمَيْنِ لَكَ وَمِن ذُرِّيَّتِنَا أُمَّةً مُّسْلِمَةً لَّكَ وَأَرِنَا مَنَاسِكَنَا وَتُبْ عَلَيْنَآ إِنَّكَ أَنتَ التَّوَّابُ الرَّحِيمُ
Okunuşu: “Rabbenâ tekabbel minnâ inneke entessemî’ul-‘alîm. Rabbenâ vec’alnâ müslimeyni leke ve min zürriyyetinâ ümmetem müslimetelleke ve erinâ menâ- sikenâ ve tüb ‘aleynâ inneke entet-tevvâbürrahîm.”
Anlamı: “Ey Rabbimiz! Bizden kabul buyur, hiç şüphesiz Sen işitensin, bilensin. Ey bizim Rabbimiz! Hem bizim ikimizi yalnız senin için boyun eğen müslümanlar kıl, hem de soyumuzdan yalnız senin için boyun eğen müslüman bir ümmet meydana getir ve bize ibadetimizin yollarını göster, tövbemize rahmetle bakıver. Hiç şüphesiz tövbeleri kabul eden, çok merhametli olan ancak sensin.” (Bakara, 2/128)
İbrahim peygamberin dualarında Allah’tan şunlar istenmiştir:
Hikmet,
Salihler arasında olma,
Salih / Müslüman evlat,
İbadetlerinin kabul edilmesi,
Dualarının kabul edilmesi,
Neslinin Müslüman olması,
İman ve İslâm’da sebat,
Tövbesinin kabul edilmesi,
Affedilmesi.
HAZRETİ YÛSUF’UN DUÂSI
رَبِّ السِّجْنُ أَحَبُّ إِلَيَّ مِمَّا يَدْعُونَنِي إِلَيْهِ وَإِلاَّ تَصْرِفْ عَنِّي كَيْدَهُنَّ أَصْبُ إِلَيْهِنَّ وَأَكُن مِّنَ الْجَاهِلِينَ
Okunuşu: “Rabbis-sicnü ehabbü ileyye mimmâ yed’ûnenî ileyhi ve illâ tasrif ‘annî keydehünne asbü ileyhinne ve ekümminel-câhilîn.”
Anlamı: “Ey Rabbim! Zindan bana bunların davet ettikleri şeyden daha sevimlidir. Eğer Sen, bu kadınların tuzaklarını benden uzaklaştırmazsan, ben onların sevdasına düşer, cahillerden olurum.” (Yûsuf, 12/33)
Hapisten kurtulup Mısır’a Hazine bakanı olunca şu duayı yapmıştır:
رَبِّ قَدْ آتَيْتَنِي مِنَ الْمُلْكِ وَعَلَّمْتَنِي مِن تَأْوِيلِ الأَحَادِيثِ فَاطِرَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ أَنتَ وَلِيِّي فِي الدُّنُيَا وَالآخِرَةِ تَوَفَّنِي مُسْلِمًا وَأَلْحِقْنِي بِالصَّالِحِينَ
Okunuşu: “Rabbi kad âteytenî minel-mülki ve ‘allemtenî min te’vîlil-ehâdîsi fâtıras-semâvâti vel-ardı ente veliyyî fiddünyâ vel-âhıreti teveffenî müslimevve elhıknî bissâlihîn.”
Anlamı: “Ey Rabbim! Sen bana dünya mülkünden nasip verdin ve bana rüyaların tabirinden bir ilim öğrettin. Ey gökleri ve yeri yoktan var eden Rabbim! Benim velim sensin, benim canımı müslüman olarak al ve beni sâlih kulların arasına kat!” (Yûsuf, 12/101)
ŞUAYB ALEYHİSSELÂM’IN DUASI
رَبَّنَا افْتَحْ بَيْنَنَا وَبَيْنَ قَوْمِنَا بِالْحَقِّ وَأَنتَ خَيْرُ الْفَاتِحِينَ
Okunuşu: “Rabbeneftah beynenâ ve beyne kavminâ bil-hakkı ve ente hayrul-fâtihîn.”
Anlamı: “Rabbimiz! Bizimle kavmimiz arasında adaletle hükmet! Sen hükmedenlerin en hayırlısısın.” (A’râf, 7/89)
وَمَا تَوْفِيقِي إِلاَّ بِاللّهِ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَإِلَيْهِ أُنِيبُ
Okunuşu: “Vemâ tevfîkî illâ billâhi ‘aleyhi tevek-keltü ve ileyhi ünîb.”
Anlamı: “Başarım ancak Allah’ın yardımı iledir. Ben yalnızca O’na dayandım ve ancak O’na döneceğim.” (Hûd, 11/88)
MÛSA ALEYHİSSELÂM’IN DUASI
Henüz peygamberlikle görevlendirilmeden önce Mısır’da bir İsrailli’yi savunmak için bir kıptîye bir tokat vurmuş, kıptî de bu tokat ile ölüvermiştir. Bunun üzerine şu duayı yapmıştır:
رَبِّ إِنِّي ظَلَمْتُ نَفْسِي فَاغْفِرْ لِي فَغَفَرَ لَهُ إِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ
Okunuşu: “Rabbi innî zalemtü nefsî feğfirlî fe-ğafera lehû innehû hüvel-ğafûrurrahîm.”
Anlamı: “Ey Rabbim! Ben nefsime zulmettim, beni ba- ğışla! dedi. (Allah) onu bağışladı. Çünkü O, çok bağışlayan, çok merhamet edendir.” (Kasas, 28/16)
***
Bir kıptînin ölümüne sebep olduğundan, cezalandırılmaktan korktuğu için Mısır’dan gizlice kaçmış ve Allah’a şöyle dua etmiştir:
رَبِّ نَجِّنِي مِنَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ
Okunuşu: “Rabbi neccinî minel-kavmiz-zâlimîn.”
Anlamı: “Ey Rabbim! Beni zalimler güruhundan kurtar.” (Kasas, 28/21)
Allah da duasını kabul etmiş ve onu korumuştur.
***
رَبِّ اغْفِرْ لِي وَلأَخِي وَأَدْخِلْنَا فِي رَحْمَتِكَ وَأَنتَ أَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ
Okunuşu: “Rabbiğfirlî ve li-ahî ve edhılnâ fî rahmetike ve ente erhamür-râhımîn.”
Anlamı: “Ey Rabbim! Beni ve kardeşimi bağışla! Bizi rahmetinin içine al. Sen merhametlilerin en merhametlisisin.” (A’râf, 7/151)
***
رَبِّ لَوْ شِئْتَ أَهْلَكْتَهُم مِّن قَبْلُ وَإِيَّايَ أَتُهْلِكُنَا بِمَا فَعَلَ السُّفَهَاء مِنَّا إِنْ هِيَ إِلاَّ فِتْنَتُكَ تُضِلُّ بِهَا مَن تَشَاء وَتَهْدِي مَن تَشَاء أَنتَ وَلِيُّنَا فَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا وَأَنتَ خَيْرُ الْغَافِرِينَ
وَاكْتُبْ لَنَا فِي هَذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الآخِرَةِ إِنَّا هُدْنَا إِلَيْكَ
Okunuşu: “Rabbi! Lev şi’te ehlektehüm min kablü ve iyyâye e tühlikünâ bimâ fe’ales-süfehâü minnâ in hiye illâ fitnetüke tüdıllü bihâ men teşâü ve tehdî men teşâü. Ente veliyyünâ feğfirlenâ verhamnâ ve ente hayrül-ğâfirîne vektüb lenâ fî hâzihid-dünyâ hasene-tevve fil-âhıreti innâ hüdnâ ileyke.”
Anlamı: “Rabbim! Dileseydin daha önce beni ve onları yok ederdin, aramızdaki beyinsizlerin yaptıkları yüzünden bizi yok mu edeceksin? Bu, Senin imtihanından başka bir şey değildir, bununla dilediğini saptırır, dilediğini doğru yola iletirsin; bizim dostumuz Sensin; bizi bağışla, bize merhamet et. Sen bağışlayanların en iyisisin. Bize bu dünyada da iyilik, güzellik ve nimet yaz, ahirette de. Biz sana yöneldik.” (A’râf, 7/156-157)
Yüce Allah, Musa (a.s.)’a kendisini ilâh yerine koyan Firavun’a gidip onu imana davet etmesini emretti. Musa (a.s.), bu görev üzerine şöyle dua etti:
رَبِّ اشْرَحْ لِي صَدْرِي * وَيَسِّرْ لِي أَمْرِي * وَاحْلُلْ عُقْدَةً مِّن لِّسَانِي * يَفْقَهُوا قَوْلِي * وَاجْعَل لِّي وَزِيرًا مِّنْ أَهْلِي * هَارُونَ أَخِي * اشْدُدْ بِهِ أَزْرِي * وَأَشْرِكْهُ فِي أَمْرِي * كَيْ نُسَبِّحَكَ كَثِيرًا * وَنَذْكُرَكَ كَثِيرًا * إِنَّكَ كُنتَ بِنَا بَصِيرًا
Okunuşu: “Rabbiş-rahlî sadrî ve yessirlî emrî vahlül ‘ukdetem millisânî yefkahû kavlî vec’al lî vezîran min ehlî Hârûne ahî üşdüd bihî ezrî ve eşrikhü fî emrî key nüsebbihake kesîran ve nezkürake kesîran inneke künte binâ basîra.”
Anlamı: “Ey Rabbim! Göğsüme genişlik ver, işimi kolaylaştır, dilimden düğümü çözüver de sözümü iyi anlasınlar. Bana âilemden bir vezir ver; Kardeşim Harun’u, onunla arkamı kuvvetlendir, onu da (elçilik) görevime ortak yap ki Seni çok tesbih edelim ve Seni çok analım. Şüphesiz Sen, bizi görensin.” (Tâ-hâ, 20/25-35)
***
وَأُفَوِّضُ أَمْرِي إِلَى اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ بَصِيرٌ بِالْعِبَادِ
Okunuşu: “Ve üfevvidu emrî ilallâhi innellâhe basîrumbil-‘ıbâdi”
Anlamı: “Ben işimi Allah’a havale ediyorum. Şüphesiz Allah, kullarını görür, gözetir.” (Mü’min, 40/44)
Musa (a.s.)’ın dualarında şu unsurlar dikkatimizi çekiyor:
- İstemeyerek bir hata işleyince, hemen tövbe edip Allah’tan affını istemiştir.
- İnsanların kendisine zarar vermemesi için Allah’a sığınmış ve kendisini korumasını talep etmiştir.
- Kavminden birtakım azgınların davranışları sebebiyle helâk edilmemesi için dua etmiştir.
- Dünya ve ahirette Allah’ın kendisine ve mü’minlere iyilik, güzel ve nimet (hasene) vermesini istemiştir.
- İslâm’ı tebliğ görevini yerine getirebilmesi için başarı, kolaylık ve konuşma yeteneği istemiştir.
- İşlerini ve başarısını Allah’a havale etmiştir.
- Dua ederken Allah’ın güzel isimlerini zikretmiştir.
ZEKERİYYÂ ALEYHİSSELÂM’IN DUASI
رَبِّ هَبْ لِي مِن لَّدُنْكَ ذُرِّيَّةً طَيِّبَةً إِنَّكَ سَمِيعُ الدُّعَاء
Okunuşu: “Rabbi heblî milledünke zürriyyeten tayyibeten inneke semî’uddü’âi.”
Anlamı: “Ey Rabbim! Bana katından temiz bir soy ihsan eyle, şüphesiz sen duayı işitensin!” (Âl-i İmrân, 3/38)
***
رَبَّهُ رَبِّ لَا تَذَرْنِي فَرْدًا وَأَنتَ خَيْرُ الْوَارِثِينَ
Okunuşu: “Rabbi lâ tezarnî ferden ve ente hayrulvârisîn.”
Anlamı: “Rabbim! Beni yalnız başıma bırakma (bana bir çocuk ver), Sen varislerin en hayırlısısın.” (Enbiyâ, 21/89)
Yüce Allah, Zekeriya (a.s.)’nın duasını kabul eder ve kendisine yaşlı olmasına rağmen Yahya’yı ihsan eder.
YUNUS PEYGAMBERİN DUASI
وَذَا النُّونِ إِذْ ذَهَبَ مُغَاضِبًا فَظَنَّ أَنْ لَنْ نَقْدِرَ عَلَيْهِ فَنَادٰى فِي الظُّلُمَاتِ أَنْ لَا إِلَهَ إِلَّا أَنْتَ سُبْحَانَكَ إِنِّي كُنْتُ مِنَ الظَّالِمِينَ
“(Ey Peygamberim!) Zünnûn’u (balık karnına girmiş olan Matta oğlu Yûnus’u) da an; zira (o, kavmine) kızarak (yurdundan) ayrılıp gitmişti, bizim kendisine güç yetiremeyeceğimizi, (kavminin arasından çıkmakla kendisini kurtaracağını) sanmıştı. Nihayet karanlıklar içinde (kalıp); ‘(Ey Rabbim!) Senden başka ilâh yoktur. Senin şânın yücedir, ben zâlimlerden oldum!’ diye yalvardı.” (Enbiyâ, 21/87)
Yüce Allah, Yûnus Peygamberin duasını kabul ettiğini şöyle bildirmektedir:
فَاسْتَجَبْنَا لَهُۙ وَنَجَّيْنَاهُ مِنَ الْغَمِّۜ وَكَذٰلِكَ نُنْجِي الْمُؤْمِن۪ينَ
“Biz de onun duasını kabul ettik ve onu tasadan kurtardık. İşte biz, mü’minleri böyle kurtarırız.” (Enbiyâ, 21/88)
Bu ayetlerde Allah, bedensel ve zihinsel her türlü hastalıktan kurtulmak için tedavi yollarına başvurulması gerektiğini, şifayı verenin Allah olduğunu vurgulamaktadır. Peygamberimiz, Yûnus Peygamberin duası ile ilgili olarak;
دَعْوَةُ ذِي النُّونِ إِذاَ دَعَا وَهُوَ فِي بَطْنِ الْحُوتِ لَا إِلٰهَ إِلَّا أَنْتَ سُبْحَانَكَ إِنِّي كُنْتُ مِنَ الظَّالِمِينَ فإِنَّهُ لَمْ يَدْعُ بِهَا رَجُلٌ مُسْلِمٌ فِي شَيْءٍ قَطُّ إِلاَّ اسْتَجَابَ الَّهلُ لهُ
“Balık sahibi (Yûnus Peygamberin), balığın karnında yaptığı duası; ‘lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü mine’zzâlimîn (Ya Rabbî!) Senden başka ilâh yoktur, seni noksan sıfatlardan tenzih ederim, gerçekten ben zâlimlerden oldum)’ şeklinde idi. Bu sözlerle dua eden herhangi bir Müslüman yoktur ki Allah onun duasını kabul etmiş olmasın” buyurmuştur. (Tirmizî, De’avât, 85; bk. Hâkim, De’avât, I, 505)
HAZRETİ SÜLEYMAN’IN DUÂSI
رَبِّ أَوْزِعْنِي أَنْ أَشْكُرَ نِعْمَتَكَ الَّتِي أَنْعَمْتَ عَلَيَّ وَعَلَى وَالِدَيَّ وَأَنْ أَعْمَلَ صَالِحًا تَرْضَاهُ وَأَدْخِلْنِي بِرَحْمَتِكَ فِي عِبَادِكَ الصَّالِحِينَ
Okunuşu: “Rabbi evzi’nî en eşküra ni’metekelletî en’amte ‘aleyye ve ‘alâ vâlideyye ve en a’mele sâlihan terdâhü ve edhılnî bi-rahmetike fî ‘ıbâdikes-sâlihîn.”
Anlamı: “Ey Rabbim! Bana ve anama-babama verdiğin nimete şükretmemi ve hoşnut olacağın iyi iş yapmamı gönlüme ilham eyle ve rahmetinle, beni iyi kulların arasına dâhil et.” (Neml, 27/19)
Süleyman (a.s.), şiddetli bir hastalığa yakalanır, cansız ceset denecek hâle gelir, sonra tekrar sağlığına kavuşur ve Allah’a şöyle dua eder:
رَبِّ اغْفِرْ لِي وَهَبْ لِي مُلْكًا لَّا يَنبَغِي لِأَحَدٍ مِّنْ بَعْدِي إِنَّكَ أَنتَ الْوَهَّابُ
Okunuşu: “Rabbiğfirlî ve heblî mülkellâ yembeğî li ehadimmin ba’dî inneke entel-vehhâb.”
Anlamı: “Ey Rabbim! Beni bağışla ve bana benden sonra kimseye lâyık olmayacak bir mülk / hükümranlık bahşet. Şüphesiz, Sen çok bahşedicisin.” (Sâd, 38/35)
Yüce Allah, duasını kabul eder. Rüzgârı emrine verir, cinleri ona boyun eğdirir.
Süleyman (a.s.), duâsında yüce Allah’tan;
- Nimete şükredebilmeyi nasip etmesini,
- Salih ameller işleyebilmesini,
- Salih kulları arasına dâhil etmesini,
- Bağışlamasını,
- Mülk / saltanat vermesini istemiştir.
PEYGAMBER EFENDİMİZ’İN DUALARI
حَسْبِيَ اللّهُ لا إِلَهَ إِلاَّ هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ
Okunuşu: “Hasbiyellâhü lâ ilâhe illâ hû. ‘Aleyhi tevekkeltü ve hüve rabbül-arşil’azîm.”
Anlamı: “Bana Allah yeter. O’ndan başka ilâh yoktur. Ben O’na güvendim ve O, büyük Arş’ın Rabbidir.” (Tevbe, 9/129)
***
َرَبِّ احْكُم بِالْحَقِّ وَرَبُّنَا الرَّحْمَنُ الْمُسْتَعَانُ عَلَى مَا تَصِفُونَ
Okunuşu: “Rabbihküm bilhakkı ve RabbünerRahmânül-müste’ânü alâ mâ tesıfûn.”
Anlamı: “Ey Rabbim! Aramızda gerçekle hükmet ve Rabbimiz O Rahmân’dır ki, isnat ettiğiniz (yalan) vasıflarınıza karşı yardımına sığınılacak olan ancak O’dur.” (Enbiyâ, 21/112).
***
رَّبِّ إِمَّا تُرِيَنِّي مَا يُوعَدُونَ * رَبِّ فَلَا تَجْعَلْنِي فِي الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ
Okunuşu: “Rabbi immâ türiyennî mâ yû’adûn. Rabbi felâ tec’alnî fil-kavmiz-zâlimîn.”
Anlamı: “Rabbim! Eğer onlara vaad edilen azabı bana mutlaka göstereceksen, Rabbim! Bu durumda beni, o zalimler topluluğunda bulundurma.” (Mü’minûn, 23/93–94)
***
َرَّبِّ أَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاطِينِ * وَأَعُوذُ بِكَ رَبِّ أَن يَحْضُرُونِ
Okunuşu: “Rabbi e’ûzü bike min hemezâtiş-şeyâtîn. Ve e’ûzü bike rabbi eyyahdurûn.”
Anlamı: “Rabbim! Şeytanların kışkırtmalarından sana sığınırım! Onların yanımda bulunmalarından da sana sığı- nırım.” (Mü’minûn, 23/97–98)
***
َرَّبِّ اغْفِرْ وَارْحَمْ وَأَنتَ خَيْرُ الرَّاحِمِينَ
Okunuşu: “Rabbiğfir verham ve ente hayrürrâhımîn.”
Anlamı: “Rabbim! Bağışla, merhamet et, Sen merhamet edenlerin en hayırlısısın.” (Mü’minûn, 23/118)
***
Beş vakit namaz ve kendisine mahsus olan teheccüt namazı emrinin akabinde (İsrâ, 17/78–79) şöyle dua etmesini istemiştir:
َ رَّبِّ أَدْخِلْنِي مُدْخَلَ صِدْقٍ وَأَخْرِجْنِي مُخْرَجَ صِدْقٍ وَاجْعَل لِّي مِن لَّدُنكَ سُلْطَانًا نَّصِيرًا
Okunuşu: “Rabbi edhılnî müdhale sıdkıvve ahricnî muhrace sıdkıvec’allî milledünke sültânen nasîra.”
Anlamı: “Rabbim! Gireceğim yere doğrulukla girmemi sağla, çıkacağım yerden de doğrulukla çıkmamı nasip et ve benim için kendi katından yardım edici bir kuvvet ver.” (İsrâ, 17/80)
***
Vahyedilen henüz tamamlanmadan Kur’ân’ı acele okumaması konusunda uyardıktan sonra yüce Allah, şöyle dua etmesini emretmiştir:
رَّبِّ زِدْنِي عِلْمًا
Okunuşu: “Rabbi zidnî ‘ılmâ”
Anlamı: “Rabbim, ilmimi artır!” (Tâ-hâ, 20/114)
Yüce Allah’ın peygamberimize emrettiği dualarda, dünyevî ve uhrevî isteklerini özellikle yardım ve ilim isteme, şeytan ve zalimlerden uzak kalma arzusunun öne çıktığını ve dualarda Allah’ın güzel isimleri ve nitelikleri ile övüldüğünü görmekteyiz.
Peygamber duaları, Allah’tan ne isteyeceğimiz ve nasıl dua edeceğimiz konusunda bizim için birer örnektir.