HZ. ZEKERİYA PEYGAMBERİN HAYATI
İsrailoğulları MÖ.590 yılında Yunus As.’ın vefatından sonra, MÖ. 529 yılına kadar Keldaniler (Geldaniler) ve Babillerin, MÖ. 312 yılına kadar İranlıların (Perslerin) MÖ.64 yılına kadar Helenlilerin, MÖ.64 yılından itibaren de Romalıların hakimiyeti altında bulunuyorlardı.
MÖ. 100 yıllarında dünya ya gelen Zekeriya As. İsrailoğullarının başkanlığını yapa ve Süleyman As.’ın soyundan gelen Berekyan’ın oğlu idi. Hz. Zekeriye marangozculuk geçinir, diğer zamanlarında babası ile birlikte Cenab-ı Hakk’ın hizmetinde çalışır, Tevrat’ı yazıp çoğaltırdı. Yine Hz. Süleyman’ın soyundan gelen ve mü’min bir kimse olan İmran (Ümran) kızı Hanna ile evlendi. Uzun seneler çocukları olmayınca Hanna halk arasında kısır olarak kabul edildi. Zekeriya As.’ın, Hanna’nın kız kardeşi İysa (Elyesa-İzabel) ile evlenmek istemesi gerek ailesi, gerekse halk tarafından tepki ile karşılandı. Çünkü Hanna kısır olarak bilindiğinden Iysa’nında kısır olabileceği düşünülüyordu. Buna rağmen Zekeriya As. 35 yaşında ilen Iysa ile evlendi.
Bu arada Zekeriya As.’ı çekemeyen bazı akrabaları onu öldürmeye çalıştılarsa da muvaffak olamadılar. Bu dönemde halen hakimiyeti sona ermiş Filistin’i Romalılar istila etmişti. Romalılar Zekeriya As.’ın babası Berekyan’a dokunmayıp onunla dost kaldılar. Zekeriya As’ın öldürülmesini isteyen akrabaları da Allah’ın bir hikmeti olarak Romalılar tarafından suçlanarak hapse atıldılar.
Çok tanrılı dinleri olan Romalılar, dinlerini İsrailoğullarına benimsetmeye çalışıyorlardı. Bu arada Berekyan vefat etti. Onun yerine İsrailoğullarına Zekeriya As. başkanlık ediyordu. 20 yıl boyunca bu görevini başarı ile sürdürdü. Nihayet Cebrail As. gelerek onu peygamberlikle müjdeledi. (En’am-85)
Çocukları olmayan İmran ve Hanna, çok yaşlanmış olmalarına rağmen nesillerini sürdürecek bir oğullarının olmasını istiyorlardı. Hanna sık sık Mescid-i Aksa’ya giderek Allah’dan kendilerine bir evlat vermesi için duada bulunuyordu.
Hazreti Allah, Hanna’nın duasını kabul etti ve Hanna hamile kaldı. Bu durum halk arasında kıskançlık ve dedikodulara yol açtı. Hanna’nın doğumu yaklaşınca koncası İmran aniden hastalanıp vefat etti. Yalnız kalan Hanna Zekeriya As.’ın yanına sığındı. Hanna bir gün Mescid-i Aksa’ya giderek:
-“Ya Rab! Karnımdakinin azatlı kul olarak (bu ibadethaneye hizmetkar olarak) sana adadım, bu adağı kabul et” diye duada bulundu. (Ali İmran-35)
Bir müddet sonra Hanna bir kız çocuğu dünyaya getirdi. Tekrar Mecid-i Aksa’ya giderek:
-“Yab Rab! Ben kız doğurdum adını Meryem koydum, onu ve zürriyetini kovulmuş şeytandan korumana bıraktım” dedi. Cenab-ı Hakk, onun duasını kabul ederek Zekeriya As.’ı Hz. Meryem’e bakmaya memur etti. Mescid-i Aksa’da Hz. Meryem’e bir oda tahsis edildi. Zekeriya As.’ın bizzat kendisi onun hizmetini üstlendi. Fakat ne zaman odasına girse Hz. Meryem’in yanında çeşitli yiyecekler görüyordu. Zekeriya As. Hz. Meryem’e bu yiyecekleri nereden bulduğunu sorduğunda, o da Allah CC. Tarafından ihsan edildiğini söylerdi. (Ali İmran-36/37)
Zekeriya As. yaşlanmış ve zürriyetini devam ettirecek bir çocuğu olmamıştı. Bir gün Rabbine niyaz ederek;
-“Ya Rab! Nezdinden bana pak bir nesil bağışla, çünkü sen niyazı işiten Zat’sın” dedi.
-Zekeriya As. mihrabda durup namaz kılarken melekler gelip;
-“Allah sana kendisinden gelen kelimeyi takdik edici, ulu, kavmin efendisi olacak, Salihlerden bir peygamber olmak üzere, Yahya’yı müjde eder” dediler. (Ali İmran-38/39)
Zekeriya As;
-“Ya Rab! Nasıl oğlum olabilir ki bana kocalık çattı karımda kısırdır” dedi.
Allah’u Teala:
-“Bu böyledir. Allah dilediğini yapar” dedi.
Zekeriya As:
-“Ya Rab! Bana bir alamet göster ki, onunla ailemin olduğunu bileyim”
– “Sana alamet şudur ki üç gün insanlar ile konuşmayıp ancak işaret ile anlaşabileceksin, Rabbini çok an onu sabah ve akşam tesbih et” (Ali İmran-40/41 – Meryem 2/10)
Iysa hamile kalınca Zekeriya As. Cenab-ı Hakkın buyurduğu gibi konuşmaz hale geldi. İşaretlerle kavmine sabah ve akşam Allah’a duada bulunmalarını öğütledi. (Meryem-11)
Rivayet edilir ki; Hz. Meryem 17 yaşına geldiğinde Zekeriya As. yardımcısı Malaki’ye Hz. Meryem’i Nasara’ya götürüp, orada akrabası olan Yusuf Naccar adındaki genç ile nişanlanmasını söyledi. Malaki söylenildiği gibi Hz.Meryem’i Nasara’ya götürüp Yusuf Naccar ile nişanlarını yaptı.
Orada Hz.Meryem yalnız kaldığı bir sırada Cebrail As. gelerek ona;
-“ Meryem, Allan seni güzide kıldı, seni pak kıldı, seni alemin kadınları üzerine mümtaz kıldı. Rabbine kulluk et. Secde et. Rüku edenlerle beraber rüku et” dedi. Hz. Meryem bu emre uyup derhal abdest alıp namaz kıldı. (Ali İmran,41/42)
Daha sonra Cebrail As. ona bir insan suretinde göründü ve onu bir oğlan çocuğu ile müjdeledi. Adının İsa, lakabının ise Mesih olacağını bildirdi. Hz.Meryem;
-“Nasıl benim oğlum olur ki bana hiçbir insan dokunmamıştır. Ben fahişe de değilim” dedi.
Cebrail As.ona;
-“Hal dediğin gibidir. Fakat Rabbim buyurdu ki, o bana göre kolaydır. Biz onu insanlara kudretimize alamet, nezdimizden mü’minlere rahmet kılacağız, b iş olup bitmiştir, geri dönmez. Allah ona yazı yazmayı, hikmeti, Tevrat’ı ve İncil’i öğretecek” dedi. (Meryem,16/21 – Ali İmran 46/48)
Böylece Hz.Meryem hamile kaldı ve bu durumu nişanlısı Yusuf’a anlattı.
YUSUF NECCAR İLE HZ. MERYEM ARASINDASI KONUŞMALAR
Yûsuf-i Neccâr, Hazreti Meryemin hâmile olduğunu görünce, adetâ ne olduğunu şaşırdı. Bunu nasıl yorumlayacağını bilemedi. Onun iffet, hayâ ve edebinin ne derece kemâlde olduğunu biliyor, yanlış bir iş yapmasına asla ihtimâl vermiyordu. Fakat Hazreti Meryem hâmile idi ve bunun, zahirde bir tek îzâhı vardı, o da, bir erkeğe yakın olması… Adetâ aklını kaçıracak gibi oluyordu. Nihayet bir yolunu bulup, Hz. Meryeme dedi ki: Bana söyler misin? Hiç tohum ekmeden ekin biter mi, yağmur yağmadan ağaç yetiştiği olur mu, erkek olmadan çocuk meydana gelir mi? Babasız olarak çocuk doğar mı? Bunun üzerine Hazreti Meryem, şöyle dedi: -Evet doğar. Allahü teâlâ tohumu ilk yarattığında, tohumdan mı yarattı? Elbette tohumsuz yarattı. Bunu biliyor musun? Allahü teâlâ, ağacı ilk yarattığında yağmur ile mi yarattı? Elbette yağmursuz yarattı. O, yağmuru da, suyu da, ağacı da, tohumu da kendi ilâhî kudretiyle ve sâdece Ol emri ile yarattı. (Yine ezelî takdîri ile bu âlemde her şeyin sebepler ile meydana gelmesini dilediğinden, meselâ yağmuru, ağacın yetişmesi için bir sebep kıldı. Böyle sebepler olmadan da elbette yaratır. Fakat yine O, hâdiselerin sebepler ile vuku bulmasını dilediği için, hâdiseler, sebepler ile cereyan etmektedir. Meselâ; ateşi yakmaya, bıçağı kesmeye sebep kılmıştır. Fakat dilerse bunlarda tesir halketmez. Meselâ; ateşin, İbrahim aleyhisselâmı yakmaması, bıçağın, Hazreti İsmaili kesmemesi böyledir.) Yoksa sen, tohum ile yağmur sebepleri olmazsa, Allahü teâlâ ekin ile ağaç yetiştiremeyeceğini mi zannediyorsun? Hazreti Meryemin bu sözlerine karşı Yûsuf-i Neccâr; -Hayır öyle bir şey demiyorum. Bilakis Allahü teâlâ dilediği her şeyi yapmaya kadirdir. Mutlak kudret sahibi yalnız Odur. Bir şeyin olmasını dileyince yalnız Ol emrini verir. O şey de hemen oluverir diyorum, dedi. Hazreti Meryem, Peki sen Allahü teâlanın Hazreti Âdemi ve Hazreti Havvayı da anasız ve babasız olarak yarattığını bilmiyor musun? deyince, o; Evet biliyorum, dedi. Bu konuşmalardan, Hazreti Meryemin -hâşâ- yanlış bir iş işlemediğini, bu hamileliğin, Hak teâlanın takdîri ve kudretiyle meydana geldiğini iyice anlayan Yûsuf-i Neccâr, artık bu hususta daha fazla soru sormanın, fikir yürütmenin ve çeşitli zanlarda bulunmanın yersiz olduğunu düşündü ve yanlış karar vermekten kaçındı. İsrailoğulları arasında yapılan dedikodulardan çok üzülen Hazreti Meryem, doğumu yaklaşınca, insanlardan uzak olan, Kudüsün 10 km güneyindeki Beyt-i Lahm adı verilen kasabaya çekildi…
İmanlı bir insan olan Yusuf Hz.Meryem’e bunları kimseye anlatmamasını öğütledi. Hz.Meryem’de hamileliğinin son günlerine kadar evde herkesten gizli olarak yaşadı. Doğum vakti yaklaşınca Zekeriya As. Hz.Meryem’i Kudüs’e çağırttı. Yusuf gece yarısı Hz.Meryem’i bir deveye bindirip yola çıktılar. Kudüs yakınlarına geldiklerinde Hz.Meryem’in sancıları arttı. Yusuf’tan kendisini yalnız bırakmasını istedi. Doğum sancısı onu bir hurma ağıcının kütüğüne dayanmaya mecbur etti. Hz. Meryem utancından;
-“Keşke bundan önce ölseydim de büsbütün unutulmuş olsaydım” dedi. O zaman aşağısından ona bir nida geldi.
-“Mahzun olma. Rabbin ayağının altından küçük bir su akıtmıştır. Hurma ağıcının kütüğünü kendine doğru salla, ondan sana taze hurma düşer, ye, iç, oğlun ile gözün aydın olsun. Şayet insanlar sana çocuğu sorarlarsa işaretle ben esirgeyen Zat’a sükut orucu adadım, bu gün hiçbir insan ile konuşmayacağım dersin” dedi.
Hz.Meryem çocuğunu alıp kavmine getirdi. Onlar;
-“Meryem, sen çirkin bir iş yaptın. Ey Harun’un hemşiresi! Senin baban fena adam değildi. Annen de fahişe değildi. Bu çocuk nedir” dediler. Hz.Meryem ise konuşmayarak eliyle sanki buna sorun der gibi kucağındaki çocuğu işaret etti. Onlar;
-“Biz beşikteki çocukla nasıl konuşalım.” Dediler. Bunun üzerine İsa As.;
-“Ben Allah’ın kuluyum. Bana kitap verdi, beni Peygamber kıldı. Hayatta bulunduğum müddetçe bana namazı, zekatı emretti. Beni valideme şefkati ve iyilik edici kıldı. Beni kendine karşı serkeş, bedbaht kılmadı. Doğduğum gün, öldüğün gün, diri olarak kalacağım gün, Allah tarafından bana selam olsun” dedi. Halk bu mucize karşısında sözlerinden utanarak pişman oldular. (Meryem,16/37)
Rivayet edildiğine göre Hz.İsa, Hz.Yahya ile birlikte Zekeriya As.’ın evinde huzur içinde yaşamlarını sürdürürlerken bunları çekemeyen bazı akrabaları halkı kışkırtmaya başladılar. Bu kışkırtmalar sonunda halk Romalı askerlerle birlikte bir gün, Zekeriya As.7ın evini kuşattılar. Meryem’in kötü birisi olduğunu söyleyerek onu istediler. Zekeriya As. ev halkının gizli bir tünelden kaçmalarını sağladı. Kendisi halkı yatıştırmaya çalıştı. Ancak halk onu dinlemeyerek, Mescid-i Aksa’ya hücum ettiler. Bunun üzerine Zekeriya As. avluya geçip bir ağacın içine gizlendi. Fakat hikmeti ilahi gereği elbisesinin bir kısmı ağacın dışında kaldı. Sapık halk bahçeye girince onu aramaya başladılar. Ağaç Zekeriya As.’ı tamamen gizlediği için onu bulamadılar. Bu sırada şeytan ortaya çıkarak halka Zekeriya As.’ın gizlendiği ağacı gösterdi. Halk onun elbisesini tanıyınca, büyük bir testere ile ağacı kesmeye koyuldular. Testere Zekeriya As.’a deyince, Hz. Zekeriya acı ile bir Ah! çekti. O anda Cebrail As. gelerek ona; Sabırlı olmasını yoksa Cenab-ı Hakkın peygamberliğini kendisinden alacağını bildirdi. Zekeriya As.’da Cenab-ı Allah’ın takdirine boyun eğerek Beka alemine intikal etti.
Zekeriyya aleyhisselamın türbesi Halep’tedir.
HZ.ZEKERİYA PEYGAMBERİN MUCİZELERİ
1. Kalemleri, kendi kendine Tevrat’ı yazardı. Zekeriyya aleyhisselam Beyt-i Makdis’te maiyyetinde yetmiş kişi olduğu halde Tevrat yazarlardı. Yahudilerin biri gelip; “Hak peygamber olsaydın, elinde Tevrat yazmağa muhtaç olmazdın; sen de elinle yazıyorsun, emrindekilerle aranızda hiçbir fark görmüyorum.” diye konuştu. Hazret-i Zekeriyya bu söze çok üzüldü ve meraklandı. Cebrâil aleyhisselam gelip: “Ey Zekeriyya, buradan kalkınız! Kaleminize emr ediniz, kendi kendine yazsın!” dedi. Zekeriyya kalkıp, emr edince, kalem istenen şeyi yazmaya başladı. O saatte kalem on iki sûre yazdı. Bu mucize ile birçok kimse îmân etti.
2. Zekeriyya aleyhisselam hazret-i Meryem’i terbiyesi altına aldığı vakti, yazılması lâzım gelen kefâletnâmeyi, kalemsiz, hokkasız yazmışlardır.
3. Kur’ân-ı kerîmde bildirildiği gibi, Zekeriyya aleyhisselam ve Beyt-i Mukaddes hademe ve kayyimlerinden yirmi dokuz kişi arasında hazret-i Meryem’in kefâleti hakkında meydana çıkan ihtilaf üzerine herkes kendi kalemini Ürdün suyuna atmışlarken, yalnız Zekeriyya aleyhisselamın kalemi suyun üzerinde dikilmiş kalmıştır.
4. Ağaçlar, Zekeriyya aleyhisselamla konuşurlardı. Yahudilerden bir tâife kendisini şehit etmek üzere araştırırlarken, kendileri de onlardan kaçtığı vakit, bir ağaç; “Ey Allah’ın peygamberi, gel bende gizlen seni ben muhâfaza ederim” diye dile gelmişti.
5. Zekeriyya aleyhisselam su üzerinde yürür ve mübârek ayakları ıslanmazdı. Kendisi için suda yürümekle, karada yürümek arasında fark yoktu.
6. Zekeriyya aleyhisselamdan mucize istendiği vakitte, yakınlarındaki ağaçlara mübârek eliyle işâret etmiş, hemen ağaçlar, köklerinden kopup, önlerine gelip kalmışlardır.
Kur’ân-ı kerîmin Âl-i İmrân, Meryem, Enbiyâ ve En’am sûrelerinde Zekeriyya aleyhisselamla ilgili haberler verilmektedir.